Çarşamba, Aralık 21, 2005

Barselona Notları


Barselona'ya giderken önümdeki dört günü nasıl kullanacağımı planlamıştım. Seyahatten önce aldığım Barcelona kitabım bu şehir için dört değil ondört günün ancak yeterli olacağını bana anlatmıştı.

Barselona'da ne arıyorsanız bulabilirsiniz. Ben tarih, sanat, şehir dokusu, doğa arıyordum. Alışveriş arayanların ekstradan aldıkları 2-3 bavulu dönüş yolunda görünce onların da bu arzularının gerçekleştiğini anladım.

Ben Barcelona'yı 6 ana başlık altında inceleceğim;

- Ünlü mimarları Antoni Gaudi'nin eserleri ( La Sagrada Familia, Casa Mila, Casa Bogllo, Casa Amatllar, Casa Lloe Morera, Park Guell )

- Montjuic Bölgesi ( Katalunya Ulusal Sanat Müzesi - MNAC, Miro Müzesi, Olimpiyat Köyü, Katalunya Arkeoloji Müzesi, Botanik Bahçesi, Askeri Müze, Caixaforum - fuar merkezi )

- Rıhtım Bölgesi ( Kolomb anıtı, Denizcilik Müzesi, Las Ramblas caddesi, Cera ( Wax ) Müzesi, Katalunya Tarihi Müzesi, Barceloneta, Akvaryum, Maremagnum, Katalunya meydanı )

- Barri Gotic Bölgesi ( Sue Katedrali ve çevresi, Frederic Mares Müzesi, Palau de la Musica Catalana Rei Sarayı, Sant Jaume Sarayı, Santa Maria del Pi Kilisesi, Calcat Müzesi, Diocesa Müzesi)

- La Ribera Bölgesi ( Picasso Müzesi, tekstil Müzesi, Çikolata Müzesi, Santa Maria Del Mar Kilisesi, Ciutadella Parkı, Zooloji Müzesi, Modern Sanat Müzesi, Jeoloji Müzesi, Hayvanat bahçesi )

- Girona ( Katedral ve çarşı ) / Figueres ( Dali Müzesi )


Antoni Gaudi'nin eserleri;

La Sagrada Familia : Antoni Gaudi'nin 1891'de inşasına başladığı La Sagrada Familia'nın projesini şu an bir konsorsiyum yürütüyor. Barselona'nın simgesi haline gelen "Kutsal Aile"yi halk katedral olarak kabul etmiyormuş. Her yüzünün mimarisinin farklı olması ilk başta en dikkat çeken özelliği. Cennet kapısı doğadan ve iyimser çizgiler taşırken, cehennem kapısı keskin ve karamsar bir havaya sahip.(La Sagrada Familia'nın Gaudi tarafından yapılmış maketini Katalunya Tarihi Müzesinde görebilirsiniz. )Emsali olmayan, şaşırtıcı hatta şok edici bir şaheser. ( mutlaka görülmeli )

Casa Mila ( La Pedrera ): Gaudi'nin 1912'de tamamladığı ve işadamı Pere Mila i Camps'ın siparişi üzerine inşa ettiği bu sekiz katlı apartman dairelerinden ve büyük bir avludan oluşan binasının giriş iki katı sanat galeri olarak kullanılıyor ( Şansıma en sevdigim Hollandalı ressam Rembrandt'ın 400. doğum yılı nedeniyle bütün Avrupa'yı dolaşacak olan sergisi vardı ) Aldığınız tur kapsamında binanın 1 dairesini ve 2 katını farklı konseptler ile kulağınızda audio rehber ile dolaşabiliyorsunuz. Dolaştığınız apartman dairesi içindeki eşyaları ile sizi mimari ve günlük yaşamla buluşturuyor. İkinci katta Gaudi'nin mimari dehasını eserlerinin maketleri üzerinden görüp, bilgileri dinleyebiliyorsunuz. En son çatı katındaki teras bölümüne çıktığınızda ise kelimelerin anlatamayacağı bir mimari farklılık ile karşılaşıyorsunuz. ( mutlaka görülmeli )

Casa Batllo : Gaudi'ye tekstilci Josep Batllo'nun ailesi için sipariş ettği ve 1906'da bitirilen Casa Batllo Gaudi'nin bence Katalan modernizmini günlük hayata en güzel yansıttığı eseri. Doğayı baş esin kaynağı olarak kullanan Gaudi'nın bu eserini de İngilizce audio rehber ile dolaşabiliyorsunuz. Doğrusunu söylemek gerekirse dolaşırken ve özellikle çatıya çıktığımda ben çok heyecanlandım. ( mutlaka görülmeli )

Casa Amatller : Josep Puig i Cadafalch tarafından 1900 yılında bitirilen bina Casa Batllo'nun yanında ve Gaudi'nin çizgisinden o kadar farklı ki, iki binanın önünde durup "nasıl yani?" diye kendi kendinize soruyorsunuz .

Park Guell : Kont Eusebi Guell 1900 yılında Gaudi'ye Barselona'nın Kel Tepe olarak adlandırılan bölgesine bir park ve içinde 60 tane çok özel villa yapması üzerine sipariş veriyor. Park ve iki villa yapılıyor ancak birinci dünya savaşının başlaması nedeniyle proje tamamlanamıyor. Şu an içinde biri Gaudi müzesi olarak kullınılan iki villa, 3 kilometrelik yürüyüş parkuru var. Özellikle parkın giriş bölümündeki Gaudi heykelleri, terası ve su havzası oluşturmak üzere yapılmış sütunlu bölüm çok etkileyici. ( mutlaka görülmeli )


Montjuic Bölgesi;

Olimpiyat Köyü : 1992 Barselona Olimpiyatları şehre yeni bir nefes ve büyük değişiklikler getirmiş. Bu değişikliklerin en önemlileri de Montjuic Bölgesinde gerçekleşmiş. Eski stadyumun kapasite artırımı tepeden yeni tribünler ekleyerek değil, çevrenin doğal dokusunu bozmadan stadyumun zemini kazılıp derinleştirilerek sağlanmış. Ayrıca etrafa yeni spor kompleksleri inşa edilmiş.

Botanik Bahçesi : 1992 Barselona Olimpiyatları için dünyanın farklı bölgelerinden yüzlerce değişik bitki getirilerek Montjuic’un denize bakan yüzü ilginç bir Botanik Bahçesi haline dönüştürülmüş.

Miro Müzesi : Sabah 10:00’da açılan müzeye bu saatte gitmemin faydasını çıkıştaki sırayı görünce anladım. Modern Sanatın tarihçesini Kubistlerden, Futuristlere,Dadacılardan Rus Avant Garde’larına, Dışa Vurumçulardan Gerçeküstücülere kadar çok seçkin örneklerini görebileceğiniz bölüm dışında tabii ki Joan Miro’nun resimleri, heykelleri ile buluşabileceğiniz nefis müzeyi resim-heykel sanatseverleri –mutlaka görmeli-

Caixaforum: Barselona’nın tarihi binalar içine kurulmuş fuar alanı olan Caixaforum’da meraklısı için Otomobil Fuarı vardı. Ancak ben gezmek seçimimi komşusu olan Sanat Müzesi yolunda yaptım.

Katalunya Ulusal Sanat Müzesi ( MNAC ): Floransa’daki Uffizi'nin daha büyük, kapsamı geniş ve yorucu bir versiyonu olan müzeyi gezmem 4,5 saatimi aldı. ( Sakat belim beni hafiften yokladı ) Son bir saatinde Roma döneminden kalan freskleri yerleştirdikleri bölümleri çok hızlı geçtiğimi söylemeliyim.( Kapadokya benzerleri ) İngilizce audio rehber eşliğinde barok, klasik, modern dönem Katalan resim, heykel sanatının, dekorasyon stillerinin seçkin örneklerini ve milat öncesinden itibaren katalan tarihinden geniş para koleksiyonunu müzede görebilirsiniz. ( mutlaka gidilmeli )

Askeri Müze : Montjuic’un en tepesinde ve teleferikle ulaşılması tavsiye edilen müzeye zaman darlığından gidemedim. :(

Katalunya Arkeoloji Müzesi : Maalesef bu müzeyi de gezecek vakdim olmadı :(


Rıhtım Bölgesi;

Kolomb anıtı : Las Ramblas caddesinin sonunda ( sahil tarafı ) Kolomb anıtı 60 metre yüksekliğinde ve Colomb heykelinin parmağı ile işaret ettiği yön Amerika. Anıtın içindeki küçük asansör ile tepeye çıkılabiliyormuş. ( ister istemez görüyorsunuz )

Denizcilik Müzesi : Çok etkileyici olan Denizcilik Müzesinin içindeki gerçek boyutlardaki kadırgayı incelerken kulağınızdaki audio rehber size Osmanlı İmparatorluğu ile Avrupa donanmasının arasındaki tarihteki son kadırgalar ( toplam 400 kadırga savaşmış ) savaşını anlatıyor. ( İnebahtı Deniz Savaşı – 1571- Osmanlı yenilgisi ) Denizcilik tarihini maketler, gerçek kayıklar, tekneler, araç-gereçler eşliğinde günümüze kadar getiriyor müze. ( mutlaka görülmeli ).

Las Ramblas caddesi : Bizim İstiklal caddemizin üzerinde trafik akışı olan geniş versiyonu diyebileceğimiz Las Ramblas caddesinde tezgahlarda hediyelik eşyalar, çiçek vs. satıliyor. Yemek için restaurant alternatifleri ve bolca sokak ressamını etrafta görebiliyorsunuz.

Cera (Wax) Müzesi : Las Ramblas caddesinin sahil tarafında yer alan müzeyi de gezecek vakdim olmadı :(

Katalunya Tarihi Müzesi : Gezerken en çok eğlendiğim müze oldu. Dört katlı müzenin binası Palau del Mar. Katalan tarihini, yörede bulunan neolotik döneme ait ilk insan kalıntısından bugüne uygulamalı getiriyor. Özellikle ortaçağ bölümde şovalyelerin giydiği kıyafetleri ve kılıçlarını deneyebiliyor, gerçek boyutlarda hazırlanmış şovalye atına binebiliyorsunuz. ( Adamların o ağırlıktaki kıyafet ve silahlarla nasıl savaşabildiklerine inanamadım. Bırakın koşmayı, toplam ağırlığı tahminim 30 kiloyu aşan metal yığınını üzerimde ve kılıç da elindeyken zor yürüyebiliyordum. 1600-1700’lu yılları anlatan filmlerin duello sahnelerinde gördüğümüz, barutun bulunması ile geliştirilen ilk ateşli tabancaları da tek elinizle, dirseğinizi kırmadan kaldırmayı bir deneyin. İmkansız :) ( bu müzeyi mutlaka gezmelisiniz )

Akvaryum : Genelde çoğunluğun ilk dolaştığı yer olan Akvaryum'a ben gitmedim. Güzelmiş.

Barceloneta : Yazın geniş plajın turistlerin ve Barselona’nın yerlilerini akınına uğradığı belli. İki büyük yat limanı, IMAX Sinema bu bölgede. Kıyı boyunca özellikle deniz mahsulleri üzerine çalışan, masa ve sandaleyelerini dışarı çıkarmış sıra sıra restaurantlar var. Ayrıca La Barceloneta şehrin balık, meyve sebze satışlarının olduğu büyük hali, bizim Beyoğlu Çiçek Pasajımızın büyüğü. ( Yazın yüzmek, yılın bütün zamanları yemek yemek ve akşam üstü yürüyüşü yapmak için ideal bir bölge )

Maremagnum : Rıhtımdaki alışveriş merkezi çok büyük. Meraklısını memnun edebilecek nitelikte.

Katalunya Meydanı : Las Rambles'ın şehir merkezi tarafı Katalunya Meydanına açılıyor. Bu meydan etraftaki büyük alışveriş merkezleri ile meraklısının cenneti kabul edilebilir herhalde. ( Bu nitelikteki tek bir dükkana bile girmediğim için kalite, çeşit, fiyat üzerine hiç yorum yapamayacağım. )


Barri Gotic Bölgesi;

Eski Barselona’nın ticaret, din ve ekonomisinin merkezi olan Barri Gotic’te çok dar sokaklardan dolayı aradığınız yerleri ancak şans eseri bulabiliyorsunuz. Hele benim gibi yön bulma konusunda ciddi pürüzleriniz varsa “wellcome to the jungle”. El Call olarak isimlendirilen Musevi gettosu da bu bölgede. Dar ve çok bakımlı, iyi korunmuş sokaklarda bol bol yürüdüm.

Sue Katedrali ve çevresi : Barri Gotic bölgesinin merkezinde yer alan katedralin bulunduğu yer 6. yydan itibaren sürekli dini yapılanmaların merkezi olmuş. Şu anki haline 1298’de getirilmiş. Ancak süslemeleri ve detayının inşası 150 yıl boyunca devam etmiş. Gotik mimarisinin bence çok güzel bir örneği. Christmas arifesi olduğu için bütün Barselona’da olduğu gibi katedralin önü ve etrafı da hediyelik eşya tezgahları ile doluydu.

Frederic Mares Müzesi : İspanya’nın en önemli koleksiyoncusu Frederic Mares’in dinsel, Roma ve Rönesans dönemine ait parçalarının sergilendiği müzenin binası “Verger” eskiden baronların sarayı olarak kullanılıyormuş. ( gezemedim )

Rei Sarayı : Dar sokaklar arasında dolanırken özellikle aramadığım ve maalesef şans eseri bile olsa bulamadığım bir başka yapı. 15. yüzyıllardan kalan yapı şu an Roman Barselona ve Gotik Barselona olarak iki bölümden oluşan tarih müzesi olarak kullanılıyormuş. ( Keşke görebilseydim, kaçırdığıma üzüldüğüm bir yer )

Palau de la Musica Catalana: Tam “hah sonunda kayboldun” derken karşıma en çok görmek istediğim Palau de la Musica Catalana çıktı. 1905’de Orfeo Catala korosunun konserlerini vermesi için mimar Oscar Tusquets tarafından yapılmış olan konser salonunu Katalan rehberimiz eşliğinde yarım saatte gezdik. Yapı 1997 de UNESCO tarafından dünyanın en değerli mirasları arasına alındı. Benim gibi konser-konser salonu dostlarındansanız ve tabii ki eğer "bulabilirseniz" Palau de la Musica Catalana MUTLAKA GÖRÜLMELİ

Sant Jaume Sarayı : Bulunması kolay ve aktif olarak kullanımdaki Katalan devlet binası. Çok küçük bir bölümü halka açık. Dışından bakıp geçtim.

Santa Maria del Pi Kilisesi: 1300’lerde yapılan tipik Katalan Gotik mimarisi örneği olan kilise Sue Katedrali’nin bir küçüğü. İçinde 14 şapel var. Ben kiliseden çıkarken kabarık mini etek gelinlik ile komik smokin giymiş genç bir çift etraftakilerin pirinç yağmuru altında öpüşüyordu. Çok tatlı bir görüntüydü, hemen fotoğrafını çektim.

Calcat Müzesi: Ayakkabı müzesi. Rastlayamadım dolayısıyla gezemedim :(

Dıocesa Müzesi : Roma döneminden kalma duvar ve su yollarını bina içinde koruyarak çok ilginç bir sergi-eğitim merkezi yapmışlar. Yine şans eseri rastladığım bir yerdi. Siz "bulabilirseniz" gezin derim.


La Ribera Bölgesi ;

Şehrin en az gezebildiğim bölgesi. Ne diyelim “gelecek sefer artık" .....

Picasso Müzesi : La Ribera bölgesinde adam akıllı tek gezebildiğim yer Picasso Müzesi oldu. Yine dar bir sokakta yer alan müze gerçekten büyük bir bina kompleksinin içinde. Ana koleksiyonun dışında Picasso’nun karakalem çalışmaları ile şiir, oyun denemelerine ait eskizlerin yer aldığı bir sergi de vardı. Picasso’nun eserleri çocukluk-Barselona/ Madrid / Paris / mavi dönem / pembe dönem / Kubizm / Seramikler / Velausquez uyarlamaları gibi bölümlere ayrılmış. Bu müzeyi audio rehber eşliğinde gezemiyorsunuz. Ama İngilizceniz varsa duvarlarda dönemlere ait bilgiler veriliyor.

Tekstil Müzesi : Picasso Müzesinin kapı komşusu ama gezmedim.

Çikolata Müzesi : Gezmedim

Santa Maria Del Mar Kilisesi : Katalan Gotik mimarisinin bir başka güzel örneği. İspanya İç Savaşı ( 1936-39) sırasında çok zarar görmüş, biz restore edilmiş halini görebiliyoruz kısacası. Bu kilisede yıl boyu klasik müzik konserleri veriliyormuş yıl boyu. Vitrayları çok güzel

Ciutadella Parkı : Aşağıda yazdığım bütün müzeleri içinde barındıran şehrin en büyük parkı 1888 Evrensel Fuarı için yapılmış. Ne diyeyim, yanından bile geçemedim :(

Zooloji Müzesi : Ciutadella Parkı içindeki Müzeye girdiğinizde kendinizi adeta 19.yy Viktorya döneminde bir laboratuvarda hissediyormuşsunuz. Gidemedim. :(

Modern Sanat Müzesi : Ciutadella Parkı içinde yer alan müzede 1800-1930 tarihleri arasından eserlerin yer alıyormuş. Zamansızlıktan gezemedim :(

Jeoloji Müzesi : İspanyanın en büyük jeolojik koleksiyonunu, granit, kuartz ve radyoaktif taşları, çok çeşitli fosilleri görebiliyormuşsunuz . Burasını da gezemedim :(

Hayvanat bahçesi : Ciutadella parkının 32 dönümünü kaplayan Hayvanat Bahçesinde 400’ün üzerinde çeşit varmış. Gidemedim !!

Ayrıca şehrin farklı yerlerine dağılmış ve gezemediğim birçok farklı müze ve tarihi eser de vardı : Parfüm Müzesi, Barselona Futbol Takımının Müzesi, Seramik Müzesi ( Palau Reial de Pedralbes ), Kolomb Müzesi, Fen Müzesi, Pedralbes Manastırı, Liceu Tiyatrosu,........


Girona - Figuras

Girona : Katalunya'nın minyatür Venedik'i olarak kabul ediliyormuş. Ben daha çok Floransa'nın Ponte de Vechhio'sunun nehir kenarı ve civarına benzettim. Şehir Barselona'ya otobüs ile 1 saat uzaklıkta. Şehrin 18. yyda yapılan katedraline 100'e yakın basamak tırmanılarak ulaşılabiliyor. Güzel bir de çarşısı var. 1 saat civarında kaldığımız için çok detay göremedik. - Gidilmesi tavsiye olunur.-


Figuras - Dali Müzesi : Figuras en koyu Katalanların yaşadığı ve Salvador Dali'nin doğduğu kasaba Girona'dan yarım saat uzaklıkta. Figuras belediye başkanı kasabanın yanmış olan tiyatro salonunu 1960'larda Dali'ye müze yapması için veriyor. Dali'de hayatının tek aşkı olan eşi Gala ile beraber bu binayı hayallerin ötesinde bir sanat merkezine dönüştürüyor. Başka tek kelime etmeye gerek yok. Barselona'ya kadar gidip Dali Müzesini görmeyenleri şiddetle kınıyorum.!!! :) Kimisine göre bir deli, bana göre bir dehanın beyninin içinde dolaşmak fırsatı kaçırılmaz. MUTLAKA, MUTLAKA GİDİLMELİ


YEME

Tapas: Kalınca bir dilim ekmeğe buzdolabnızdaki kahvaltı veya sandviç malzemelerini kafanıza göre üstüste dizin. Alın size tapas. Günün her anı yenebilecek çok pratik bir atıştırma yolu.

Paella : Pirinç, tercihen safranla , içinde de bol deniz mahsulleri ( ahtapot, karides, jumbo karides, midye vs ) ile özel bakırdan pişirme kabında geliyor. Yam yam yam çok lezzetli ...........

Tortilla espanyola ; patatesli omlet, kahvaltıda güzel oluyor doğrusu.

Bunuelos: Bizim tulumba tatlısının ince ve bayağı uzuncasını kızartıp bolca şurupluyorlar ve bazen çikolata bazen de krema ile içini dolduruyorlar.

Bunlar benim denedikler
im ama daha birçok pirinç, patates, sarmısak kullanılarak yapılan etli, sebzeli , balıklı özel yemekleri var.


İÇME :

Şarap : Benim İspanya'dan tek getirdiğim şey bolca şarap oldu. Market raflarında farklı üzümlerden farklı fiyatlarda tabii ki bir sürü çeşit var. ( Beyazlar chardonnay , kırmızılar ise merlot, cabarney sauvignon ve tabii rioja ağırıklı )

  • Rioja : İspanya'nın yöresel siyah üzümleri 'tempranillo' düşük aside oranına, orta derecede alkole sahip ve çok koyu renkli. Rengini açmak için tahta içinde yaşlandırılarak renksiz 'garnacha tinta' üzümü ile karıştırılıyor. Rioja meyve aromalı ve benim çok sevdiğim bir kırmızı şarap.
  • Cava : Şişede fermante edilen Cava özünde fransız methodları ile üretilen bir köpüklü şarap. Fransızların şampanyası ile catalanların köpüklü şarabı cava arasındaki farkların kaynağı kullanılan üzüm, üzümün yetiştirildiği toprağın cinsi ve tabii iklim. Cavanın şampanyadan en büyük farkı ise en kısa sürede tükeltilme gereği. Şimdi aldım 2 sene sonra içeyim dememelisiniz, bekletmeye gelmiyor.
  • Santgria: İdeal yaz içeceği olarak tüketilen Santgria'nın ana malzemeleri kırmızı(belki roze) şarap, bol buz ve tercihen portakal dilimleri, ananas suyu,likör ve toz şeker. Sürahiye koyup karıştırıyorsunuz, oluyor Santgria. İçimi gerçekten hoş olan Santgria bardakta göründüğü durmuyor, içerken dikkat. ( eklenen şeker alkol etkisini arttırıyor.)

Pazar, Aralık 18, 2005

BAŞLARKEN...


Sözden hareketle yazı üretmek, ( Sözler geçici yazı kalıcı değil mi?)

Görmekten hareketle yazı üretmek, ( Gördüğü üzerine düşünmedikçe insanın havyandan ne farkı kalır, hele bir de yazıya dökebilirse gördüklerini; şahane değil mi?)

Bilgiden hareketle yazı üretmek, ( Okuyoruz, öğreniyoruz, bir de yazarsa kendince insan kalan bilgiyi hafızadaki, kaybetmez asla sarfettiği emeği değil mi?)

Hafızadan hareketle yazı üretmek ( Bireysel depomuz beyin siliyor gereksizin yanında gerekliyi de çoğu zaman; duyguları, düşünceleri, geçmişi...bir dur demek lazım sanki değil mi? )